21. yüzyılda en yüksek etki gücüne sahip figürler artık yalnızca devlet başkanları ya da geleneksel medya patronları değil. Influencer’lar, YouTuber’lar, Tiktokerlar ve bağımsız içerik üreticileri de toplumsal gündemi şekillendirebiliyor… Yani bir zamanların “sadece sosyal medya kullanıcısı” olan kişiler.
Bu görünürlük, yalnızca popülerlik değil; aynı zamanda politik de bir güçtür. Çünkü görünür olmak, sesini duyurmak, gündemi belirlemek anlamına gelir.
Ve bu noktada karşımıza çok temel bir soru çıkar:
İçerik üretici olmak politik midir?
Bu sorunun cevabını sadece “evet” ya da “hayır”la veremeyiz. Çünkü içerik üretmek, hem görünmeyeni görünür kılmak, hem de çoğu zaman görünmesi gerekeni “atlamak” anlamına gelebilir. İşte bu yüzden içerik üreticisi olmanın politik boyutu, düşündüğümüzden çok daha karmaşık ve çok katmanlıdır.
Politik Olmak = Parti Desteği Değildir
İlk olarak, “politik” kelimesinin ne anlama geldiğini netleştirelim. Politika yalnızca bir partiyi desteklemek, oy vermek ya da bir mitinge katılmak değildir. Felsefi olarak politika, toplumda neyin normal kabul edildiğini, neyin tartışılabilir olduğunu ve neyin dışlandığını belirleyen güç ilişkileridir.
Yani bilgi üretmek, fikir paylaşmak, bir konuya dikkat çekmek… Bunların hepsi iktidarla bir şekilde ilişkilidir. Dolayısıyla, bir içerik üreticisi de tam bu ilişkinin ortasındadır.
İçerik Üretici Sadece Görsel Değil, Algı Üretir
İçerik üreticisi yalnızca fotoğraf, video ya da yazı paylaşmaz. Aynı zamanda:
- Ne önemli, ne önemsiz,
- Ne güzel, ne çirkin,
- Ne kabul edilebilir, ne dışlanabilir gibi değer yargılarını da şekillendirir.
Bu yüzden içerik üreticisi bir nevi “kültürel filtre” gibi çalışır. Ne gösterdiği kadar, neyi göstermediği ile de bir pozisyon alır. Bunu fark etmeyen ya da bu gücü “tarafsızlık” adına kullanmayan biri bile sistemin değer üretme mekanizmasına dahil olur.
Ben Apolitikim! mi?
Birçok içerik üretici “Ben apolitikim.” diyebilir. Ama bu söylemin kendisi bile politik bir tercihtir. Çünkü bazı konularda konuşmamak, susmak ya da konuyu “görmemeyi seçmek” bir pozisyondur. Ve bu pozisyon, çoğu zaman maddi sebeplerle de belirlenir.
Örneğin bir içerik üretici kadın cinayetlerinden, ekonomik krizden ya da sistemsel eşitsizliklerden hiç bahsetmiyorsa, bu onun kişisel konforunu ya da marka işbirliklerini riske atmamak için yaptığı bir tercihtir. Bu da onu görünürde değilse bile, özünde politik bir aktöre dönüştürür.
Bugün görünür olmak, sadece bir sosyal statü değil, aynı zamanda ekonomik bir değer taşıyor. Takipçi sayısı, etkileşim oranı, marka işbirlikleri… Hepsi görünürlüğe bağlı.
Ve görünürlük, çoğu zaman “sistemle iyi geçinen” içeriklerle sağlanıyor.
Shoshana Zuboff’un “Gözetim Kapitalizmi” kavramında anlattığı gibi, dijital platformlar kullanıcıların verilerini toplayarak onları manipüle edebilir. Ama aynı zamanda, içerik üreticilerin neyi, nasıl söylemesi gerektiğine dair görünmeyen bir normlar dizisi de yaratır.
Ve içerik üreticiler, bu normlara uymadığında:
- görünmez kalır,
- algoritma tarafından bastırılır,
- markalarla çalışamaz.
Yani sistem, içeriği sadece yaratıcılığıyla değil; piyasa uyumluluğu ile de ödüllendirir.
Apolitikalık Bir Ayrıcalık mı?
Bunu yüksek sesle söylemek gerekir:
Apolitikalık, çoğu zaman bir ayrıcalıktır.
Çünkü bazı insanlar için “sadece var olmak” bile politik bir meseledir. Kadınsan, LGBTİ+ bireysen, işçiysen, göçmensen… zaten sistem seni politik bir konuma iter.
İçerik üreticiliğinde ise bu gerçek daha da çarpıcı hale gelir. Çünkü kişi bir yandan toplumsal olarak baskılanan bir kimliği temsil ederken, diğer yandan platformlardan para kazanmak, görünür kalmak ve sistemin içinde yer almak zorundadır. Bu ikili baskı, içeriği ister istemez politikleştirir.
Bugün her içerik üretici aynı zamanda bir kişisel markadır. Kendine ait bir dili, bir estetiği, bir değeri vardır. Ama bu marka, yalnızca yaratıcı bir ifade biçimi değil; aynı zamanda sisteme uyum sağlama stratejisidir.
Birçok kişi, markaların kendisini “riskli” bulmaması için gündemdeki konulara değinmekten kaçınır. Çünkü:
- “Bu konuyu konuşursam iş alır mıyım?”
- “Takipçim düşer mi?”
- “Linç yer miyim?”
Bu sorular, içerik üreticisinin kendi kendini sansürlemesine neden olur. Ve bu sansür de sistemin sürmesini sağlar.
Michel Foucault bu durumu şöyle açıklar:
“He who is subjected to a field of visibility, and who knows it, assumes responsibility for the constraints of power; he makes them play spontaneously upon himself; he inscribes in himself the power relation in which he simultaneously plays both roles; he becomes the principle of his own subiection.”
“Görünürlük alanına maruz kalan ve bunu bilen kişi, iktidarın kısıtlamalarının sorumluluğunu üstlenir; bu kısıtlamaların kendisi üzerinde spontane olarak işlemesine izin verir… böylece kendi boyun eğişinin ilkesi hâline gelir.” (Discipline and Punish, 1977, p. 202)
Yani iktidarın artık dışarıdan baskı kurmasına gerek yoktur; içselleştirilmiş bir gözetim mekanizmasıyla işler hâle gelir. İçerik üreticisi, olası tepkileri veya dışlanmayı önceden sezip kendi sesini kısmaya başlar — biri onu susturduğu için değil, zaten nasıl susması gerektiğini öğrenmiş olduğu için. Bu sadece kişisel bir tedbir değil, yapısal bir itaat biçimidir.
İçerik üretmek, günümüzde sadece bir şeyler hazırlayıp ortaya koymak değildir. Aynı zamanda:
- Görünürlük kazanmak,
- Ekonomik değer üretmek,
- Bir gündemi yaymak, tutmak ya da bastırmak,
- Kendi kimliğini bir meta haline getirmektir.
Bu yüzden içerik üreticisi olmak kaçınılmaz biçimde politiktir.
İster yüksek sesle konuş, ister sus… Her ikisi de bir mesaj taşır. Çünkü artık “hiçbir şey dememek” bile, bir şey söylemektir.
Soruya Dönecek Olursak;
İçerik üretici olmak politik mi?
Evet, her şey politik olduğu gibi içerik üretici olmak da politik.
Ama bu politikliği sadece ideolojik bir çizgi olarak değil, görünürlük, ekonomik kırılganlık, değer üretimi ve sessizlik üzerinden düşünmek gerekir.
İçerik üretmek, aslında farkında olmadan herkesin dahil olduğu bir güç oyunudur. Kimin sesi duyulur, kiminki bastırılır, kim öne çıkarılır, kim unutulur… Bu düzenin içindeyiz. Ama farkında olursak, bu düzeni sorgulama ve dönüştürme şansımız olabilir.